05 September 2010

Bir Pazar Sabahı

Eski evimizde tüm çiçeklerini dökmüş, kel aynak gibi iki sopadan ibaret olan orkideyi yeni eve taşınmamız sırasında, sokaklarda elimde taşırken bana çok gülmüştü ev arkadaşlarım... aslında şunu kabul edebilirim, biraz "homeless" gibi bir haldeydim, elimde saksı ve saksının içinde ümitsiz bir çiçek... ama ben yalnız bırakmak istemedim onu, orkidelerin çiçeklerini dökse bile atılmaması gerektiğini zamanı gelince yeniden çiçeklendiğini biliyorum... ayrıca bir de eski çiçeklerimi özlerken Londra'da bana yoldaş olacak bir çiçek bulmam gerekiyordu işte buldum, adı HOPE :) bu isim de çok klişe biliyorum ama yine bin bir dert arasında emlakçılarla uğraşırken yeni emlakçımızdaki Cindy (isme aldanmayın hint asıllı bir ingiliz, kocası müslüman olduğu için sonradan müslüman olmuş ve kendi ailesi tarafından dışlanmış) elimdeki çiçeği görünce "aa bunu niye getirdin ki?" gibilerinden beni yadırgadı, ben de o sırada hemencecik bir tomurcuk parçası gösterek "bak işte, umut var bunda" (there is HOPE) dedim... herkes gülmüştü... ehehe işte bizim HOPE yeni yerini sevmenin gazıyla küçük bir yaprakcıkla gelecek çiçeklerini müjdeledi...
 mutfak penceremden bu satırları yazarken bir yandan da ev ahalisinin kalkmasını ve onlar için hazırladığım süpriz kahvaltıyı görmelerini istiyorum. Menümüzde zeytinli ekmek var. Umarım güzel olmuştur. Sonrasında ise Londra'nın belli başlı sokaklarının trafiğe kapatılıp bisikletlerin tekeline geçmesine destek vermek üzere Mayor of London's Sky Ride a katılmayı düşünüyoruz.

No comments: