Evet, nerede kalmıştık... Türkiye'deki tatilim ile ilgili farklı hayaller kurarken, babaannemi kaybetmenin verdiği şeyle (buraya uygun kelime bulamadım) bambaşka bir düzlemde geçti herşey... evet aynen hayatım gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti. fotoğraf çekmek için kullandığım makinama video kamera muamelesi yaptım bolca... çünkü resimler tatmin edemedi beni ve zamanı yakalama sevdamı... dedemle sohbetlerimi ve anılarımı kaydettim bolca... farkettik ki gidenin ardından en güzel anı onunla olan videolarınız... resimler de bir nebze tuz bassa da yaranıza, izlemek istiyor insanoğlu...
döndük dolaştık geldik yine Londra'ya... her gidiş ve dönüşün barındırdığı "bundan sonra"larla başlayan bol başlangıç cümleleri kazıdım kafama... bakalım ne kadarını başaralabileceğim.
bu aralar gündem yoğun tabi 21 ağustos'da çıkmak zorunda olduğum bir evim beni yeni bir barınak arayışına itiyor haliyle... acılı edebiyat oldu burası... neyse gece gece bu kadar kanırtmasam iyi olacak. masam hala dağınık, yapılması gidilmesi gereken yerlerin broşürleri ile dolu, mektup yazacağım insanların adresleri de önümde...
karar verdim pub'ı da bırakıcam, bardağı taşıran damlalar beni yoruyor artık... sanırım başka iş arayışlarına da başlamam gerek... bir yandan da tez için çalışmam gerek, teknik olarak 9 haftalık bir sürecin içindeyim ve gün başına 459 kelime yazarak 20000 kelimelik tez için iş dağılımını insanı bir şekilde gerçekleştirebilirim ama ah o tembellik...
ey hayat yapacak ne çok şeyim var değil mi? seni seviyorum ama yine de, sunduğun renkler, gösterdiğin yüzler ve atraksiyonların için...
b.
No comments:
Post a Comment