Hahahah gerçekten şaka gibi, anlatsam cidden inanmazsın ama dur bak dinle neler oldu, dünden bugüne...
Durum belli, evimiz yok odamız yok homeless olacağız. En kötüsü dedik bizi hostel paklar, neyse...Dün gece itibariyle çok sevgili kader arkadaşım ile birlikte internette harıl harıl ev/oda veya yaşama alanı ararken şu anda kaldığımız evde sahip olduğumuz 2 odadan birine taşınacak kızın geleceğim deyip gelmemesine içerlemekle meşguldük. Diğer odamızı kiralayan çok sevgili aşık türk kızı haftalar öncesinden gelip bizim kaldığımız odalardan birine Meksika'dan gelecek erkek arkadaşı için talip olmuştu. Biz de kıza " bu ne aşk yaw küçük bey kendisi gelemiyor mu odasına bakmaya?" dediğimizde "yok yok onun vakti yok ben hallediyorum" diye aşkın gülücüklerinden saçmakla meşguldü etrafa. (şimdi yanlış anlaşılma olmasın ben londradayım ama burada çok türk olduğu için karakterlerimiz yerli malı olabiliyor, problem olmaz değil mi :)
Ha bu arada biz de kendisine kıyak yapıp pazar günü boşaltmamız gereken odayı cumartesi akşamı (akşam kelimesi altı çizili dikkat) teslim edebileceğimizi söylemiştik. Çünkü Meksikalı beyimiz ucuz uçak biletini cumartesiye bulmuş, erken gelecekmiş. Tamam dedik eyvallah. Ama insanlara yüz verdin mi astarını da istiyorlar cidden. Tabi bir de biz cumartesi akşamı odayı boşaltabiliriz dediğimizde tutmayı planladığımız şahane evimize taşınacağımızın şahane neşesiyle herşeye evet der durumdaydık. Nereden bilebilirdik ki herşeyin altüst olacağını.
Neyse bu kız cumartesi öğlen 12'de elinde bir takım eşyalarla çıkageldi. (yerli malı dedim zaman kavramından haberi yok pek)
Odada biz varken içeri dalmak suretiyle "ben akşam için odayı hazırlamak istiyorum" dedi.
Evet biz de akşam odayı boşaltacağımızı söylemiştik dedik.
Baktık kız ısrarcı, eşyaları bırak bari sonra gel çünkü biz toparlanamadık daha diye 5'e kadar vakit istedik. (Tamam itiraf ediyorum, meraklı gözlerle ulan odanın nesini hazırlıycak acaba diye torbalara gözümü iliştirdim, mumlar falan filan, uzun zaman sonrası ateşli sevişme veya kavuşma anı için gerekli donanım sağlanmıştı sanırım ihihihi)
Tamam dedi ben gidiyorum havaalanına gidip onu alıp geleceğim 3 gibi geliriz, mutfakta otururuz bekleriz dedi. (Tabi aşık garibim ne etsin) Biz de haliyle epey sinirlendik, bu kadar emri vaki yapılmaz ki canım ham hum şaraloplar homurdanmalar neyse, tabi bu arada biz de pazar bu evde kalamayacağımız için kendimize bir yer bulmak derdinde birileriyle sözleşip olası odaları görmeye gideceğiz. Gitmeden öncede kader arkidişimin kaldığı single odayı derledik topladık benim odaya taşıdık, etraf valiz dolu, alt alta üst üsteyiz... Kız gelir diye de anahtarları oda kapısının üzerinde bıraktık ve evden çıııkkktıııkkk...
Kalalım diye görmeye gittiğimiz evler çok leşti, her ne kadar çaresiz kalmış olsak da yok dedik bu koşullarda yaşanmaz, otele gidelim, neyse parası verelim, hieeeyytt ulan yetti beaa diye çığrındık. Eve dönerken yol üzerindeki hintli bakkala uğrayıp (bakkal diyorum market ama kasadaki eleman serçe parmağındaki altın yüzüğüyle bakkal amca edasında) biralandıktan sonra eve geldik. Baktık ortalık sakin, kimseler yok. Zaman işledi gelen giden yok. Ulan dedik hem bizi acele ettirdin hem de gelmedin diye de bela okumakla ve beddua etmekle meşgulüz.
Ben de diyorum ki " yaw birşey olsa da bari şu oda boş kalsa, meksikalı gelemese, biz de bir süre daha burada kalsak, sonra haftaya pazar bir yer bulduk zaten oraya gitsek..."
gece 2 oldu gelen giden kimse yok.
sabah saat 10 tak tak tak kapı yumruklanıyor. Ahanda diye yataktan fırladım, fosforlu ceketli çekik gözlü bir adam. Polis zannedip, tepeme dikilen saçları yatıştırmaya çalışırken kapıdakinin hello demekten aciz ingilizce bilemeyen biri olduğunu gördüm. (ay diyeceksin çekik gözlü polisin londra'da işi ne, kusura bakma canım pazar sabahının köründe daha mantıklı fantezi kuramadım ahah) meğer buncağız bizim kaldığımız double odayı tutan kişiymiş ve odaya hemen taşınmak istiyormuş. Ay dedim zıçıyoruz galiba biz daha toparlanmadık artı uyuyoruz be mübarek. Otelde bile check in saati 12'dir sen gelmişsin sabahın onundaaa.... adam da konuşamıyor ki, 5'de gel kardeş biz o zamana ancak gideriz dedim anladığından emin olmayarak.
Çekik gözlü elemanın telaşını atlattıktan sonra aşık türk kızı ve meksikalı çocuğun sabah itibariyle halen daha gelmemiş olduğunu gördük. Oha dedik ama bu kadarı da pes, hem sıkıştır acele ettir sonra da gelme... Dülülülü dülülülü telefooonnn (telefonum bu kadar amele çalmışyor :) ev sahibimiz arıyor, işte tüm yazının kilitleneceği kısım; (ev sahibimiz de türk :)
ev sahibi: canım günaydın noldu biliyor musun?
Lifetrainee: bilmiyorum ama kız ve meksikalı hala gelmedi, çekik gözlü eleman buradaydı gönderim 5 de gelecek biz de bir an önce hostele gideceğiz.
ev sahibi: sanırım gitmenize gerek kalmadı çünkü meksikalı çocuk sınırdışı edilip ilk uçakla ülkesine gönderilmiş.
Lifetraine: höö hiii nassı şakaa ciddi misin niyeeeaaa :)
ev sahibi: bilmiyorum ama almamışlar kız zırıl zırıl ağlıyordu, tüm gece havaalanında beklemiş tanıdıkları sokmuş araya yok almamışlar meksikalıyı göndermişler, siz o odada kalabilirsiniz.
İŞTE O SESLE YANKILANDI SİZ O ODADA KALABİLİRSİNİZ....
şimdilik mutlu son, beni izleyin anacığım diyor, allaha bir kez daha şükrediyorum :)
Çünkü efendim kısaca özetlemek gerekirse burada işler şöyle işliyor, oda kiralıyorsun ama kiralamadan önce 2 haftalık depozito veriyorsun. Dediğim gibi burada tüm ödemeler hafta üzerinden olduğundan
3 comments:
süperrrrr haber: )
şansınız daim olsun.
var ya çenem düşmüş diycem çene unsuru yok klavyem düşmüş yazmışım, sen de okumuşsun allah razı olsun :) iyi dileklerin için teşkür ederim herşey güzel olacak inşallah...
tıp dilinde klavyen, çenen olmuş da denebilir mesela bu duruma: )
olucak olucakk, iyi dileklerini ver evrene, bak nasıl da yol, su, elektrik, ev olarak geri dönüyor: )
iyi haftalar, çok gülün, çok eğlenin, mutluluklar, huzur, sağlık dolu bi sürü bi sürü olayınız olsun, kötülükler uzak dursun, kış kış kış olumsuzluklar: )
haydin kal sağlıcakla..
Post a Comment