06 March 2010

İstanbul'da kar Londra'da Güneş vardı ama...

Önce mesaj (MMS) gelir... Sana bakan mutlu iki insan... dünyaya seni getirenler, anne ve baban... Ardından telefon çalar... "Siz yoksunuz biz İstanbul'dayız, ama siz yokken beraber gezdiğimiz yerler hiç tat vermiyor, kar da yağıyor zaten."
karşılıklı gülüşmelerden sonra konu değişir ama işte o anda dank eder kafana...
hep ayrısındır aslında seni gerçekten seven insanlardan. Liseye kadar zaten ne annenden ne de babandan birşey anlamazsın... akşam yemeklerinde biraraya gelince herkes konuşur, dinler, güler... ama her zaman olağan gündelik olaylardan bahsedersin... Kordon'da yürüyüşe çıkınca babanla dertleşirsin, dinlersin, öff bee dersin... bazen de beraber kadehi tokuşturursun, ŞEREFE dersin, güler geçersin...
ÖSS sonrası hayallerine koşarsın... İzmir'den İstanbul'a geçersin. İlk ayrılık işte. Artık akşam yemeklerinde bir araya geleceklerin annen baban ve kardeşin değildir. Her cuma akşamını paylaştığın dede babaanne hala amca uzaktadır senden... önce mesaj(SMS) gelir, sen de burda olsan... bakarsın geçer gider.
okullar biter, sen merkezden uzaklaşırsın, olduğun yerde bir süre kalacağını sanırsın sonra yine birşeyler dürter seni "hadi bakalım" dersin, soluğu uzaklarda alırsın.
önce mesaj gelir... özlediğini anlarsın. İstanbul'da kar varken, altında olduğun güneşe bakıp içini ısıtmasını istersin. Özlersin, özlersin ama gülüp geçersin...

No comments: