05 July 2015
Bu şarkı aldı götürdü beni...
Bu şarkıyı ilk Lucy Prebble'ın The Effect oyununun sonunda dinlemiştim. Ve tabi ki tipik özelliğim olan, bir şarkıyı on yüz milyon kere tekrara alıp dinleme sayesinde damarlarımda alt yazı olarak şarkının sözlerini hissetmeye başlamıştım.
Nereden döndüm ben şimdi buraya? Bu bembeyaz sayfalara dökecek çokça şey var anlayacağın üzere. Hadi iyi bir kaç şey yazayım da, okuyan biri çıksın bana yorum yapsın. Yalnız değilsin desin. Beklediğim ilgiyi ve şevkati göstersin. Ne iyi olur değil mi?
Hayatta bir sonuca vardıramadığınız anları düşünün bir. Hani ne ileri ne de geri gidemediğiniz. İçinizdeki iyiyi ve kötüyü çarpıştırdığınız. Durup dururken çöp tenekesine bile bakarken gözyaşlarınıza hakim olamadığınız ama soğan doğrarken kahkahalara boğulduğunuz. Çiçeklerinize garip isimler verdiğiniz salonunuzda, çayınızı yudumlarken gözlerini hayal ettiğiniz... Ailenize cephe alıp uzaklaştığınız ama sonra onları kaybedeceğinizi düşünüp pişman olduğunuz. Şu olmaz olası akıllı telefonu elinize alıp, en son görülme zamanı ile kendinize pay çıkardığınız. Anlatamadım değil mi? Biliyordum, yazmak da zor. Sabır diyorlar, hayırlısı diyorlar... RAHAT OL diyorlar. Deniyoruz bakalım ne de olsa denemeye inananlardanız.
Yazacağım umarım... özlemişim.
Subscribe to:
Posts (Atom)