26 December 2010

merak ediyorum da...

yok başlığa bakıp öyle derinlemesine kafa yoruyorum zannetme sakın, ama merak ediyorum...
mesela evli ve evli olmayan (bekar deniliyor değil mi ama evli olmayan demek daha doğru) arkadaşlarımın facebook profilleri arasında bir inceleme yapıyorum. Gözüme çarpan ise evli olanların, profil resimlerinin iki kişilik olması... evli olmayan ama evlilik yolunda olanlarda da bu böyle... evli olmayan ama ilişkisi olduğunu belirten grupta karelerde hep tek kişi var. O zaman insanlar evlenince bireysel facebook profillerini kapatsınlar, iki kişilik yeni bir account alsınlar... cyber space'de arazi sıkıntısı yok şimdilik ama olsun green potitikalar sanal alem için de geçerli olabilir...karbondioksit salıyorsunuz sanal aleme, karbon ayakizleriniz kirletiyor sanal alemi, haberiniz olsun...
neden takılıyorum buna diye sorguladım bunu? cevabım şu sanırım; evlenince birden bire sevgi kelebeğine, dürüstlük timsaline bürünen insan heykelleri... acaba evlenmeden önce, kaç gişeden kaçak geçtiniz? köprüden önce son çıkış nağmeleriyle kimbilir hangi semtlerde durdunuz... ne gerek var birden superman ya da superwoman kesilme ayaklarına? erkeklere nazaran kadınlar bu namus oyununda biraz daha arsız sanırım...
sonra sonra sevgililer-karıkocalar arası facebook duvar iletişim örnekleri de komik... evli olsun olmasın ikililerin aralarındaki paslaşma hızı müthiş, sanki tek bir beyin, hem söyler hem yazar, AŞKIM LIKE LIKE LIKE... evet hayatım ÖZLEDİM...
merak listeme bir ek de şu; birinin eski resimlerini görmek hiçbirşey ifade etmezken yepyeni görmediğim hali felç sebebim.... nasıl iş bu? açıklama olarak da, varolan arabanız sizi etkilemez, bilirsiniz herşeyini, tam olarak sizin işte... ama yeni caziptir, bilinmezdir... canı cehennemedir... her çirkin araba siyah beyaz resimde güzeldir... çünkü anlamsız objelerin mantıklı gölgeleri olabildiği için yüzünde orantıdan nasibini almamış uzuvlara siyah-beyaz iyi gelir, kapatır...

bugün christmas idi... in-cin top atan sokaklar ve pazar günü sendromunu sevmediğim için bu sakinliği ve tüm şehrin kapalı olması durumunu da sevmiyorum...
neyse bak ne dinliyorum ilaç gibi... Doves - The Man who told everything



Get out of bed, pick up the phone
Time to tell the press
Say to myself, I can't do no-one else
There's a whole world outside

I'm gonna tell it all
I'm gonna sell it all
I'm gonna sell
Get out of bed
Come out and sing
Blue skies ahead
The man who told everything

And I feel, like I'm losing my head
I didn't mean to stay
Lives have been wrecked, and I've picked up my cheque
Catch a plane out of here

I'm gonna get out of here
I'm gonna get out of here
I'm gonna sell
Get out of bed
Come out and sing
Blue skies ahead
The man who told everything

hadi bakalım masmavi gökyüzü bizi bekler mi beklemez mi?

19 December 2010

Erik Truffaz - Let Me Go / feat Sophie Hunger



This is my freedom,
This is my voice,
My piece of Eden,
My blind-eyed choice.

These are my movements,
These are my arms,
This is my trumpet,
These are my... drums.

Let me go (*2)
Let me go (*2)

This is my moment,
Again and again,
I'm not existing,
I have never been !

I am my future,
I'm on my way,
Forever forever,
Let's play, let's play !

Let me go (*2)
Let me go (*2)
----------------------
Sözlerine özellikle yer vermek istedim çünkü bu aralar içinde olduğum durumu iyi anlattığını düşünüyorum. Ayrıca bu güzel şarkıyı bana hediye ederek mutlu olmamı sağladığı için Ahmet Coka'ya da teşekkürlerimi iletiyorum. Günün hatta haftanın müziği benim için budur :)

17 December 2010

09 December 2010

Evet-Hayır

Eğer benim gibi insanlara "hayır" demeyi başaramayan ve sevmeyen gruptaysanız, derdinize deva ilaç gibi bir replik öğrendim bugün...
Başrolde Linda'nın olduğunu söylememe gerek yok bile sanırım....
"Hayır demeyi bilmiyorsan endişelenme; sana hayır demiyorum sadece kendime evet demek istiyorum"
(I want to say YES to myself, don't take it as NO :)
iyi geceler :)

05 December 2010

susam sokağı beyne karşı mıdır?

beyin enterasan bir organ... henüz anlayamadım, tanıyamadım ve teşhis edemiyorum benimkisini... ne renk acaba? kızınca neler oluyor ya da mutlu olunca? alkol olunca nasıl oluyor? ağzı burnu kayıyor mu? bir sürü sorum var ona? okuyor şimdi bunları nasıl olsa... göz ajanlar onun hizmetinde... aslını sorarsan parmak ajanlar da onun diktasında... ben dediğim şey aslında benim beynim... sen de senin beyninsin. aslında hepimiz beynimiz kadarız ama onu bilmiyoruz.
şimdi sayın beyin, herşey senin kontrolünde ya bu yazılanlar bile, o zaman söyler misin bana nasıl gidilir susam sokağına?
evet yanlış görmedin, ben susam sokağına gitmek istiyorum. alfabeyi yeni baştan öğrenmek ve bazı harf kombinasyonlarına hiç maruz kalmamış olmayı istiyorum. ya da o harf kombinasyonlarının benim literatürümde farklı anlamlar bulmasını istiyorum. dünyayı değiştirmek istiyorum. bilmem anlatabildim mi?
karlı yapraklar arasına gizlenmiş kırmızı çiçekle mutlu olabildiğim gibi beni mutsuzluğa iten o harflerden sıyrılmak istiyorum. başka bir varlığın varlığından huysuzluk duyacak raddeye geldiysem söyle o ajanlarına ne yapıp ne edip beni bulsunlar susam sokağında... ben alfabeyi yeniden öğrenmeye gidiyorum...
linda'nın dediği gibi "yaz yaz yaz ki beyninden geçenleri anlayabil"... bilmem anlatabildim mi??
bu yazının şarkısı da Beatles'dan gelsin; çalıyor bak duyuyor musun, kulak ajanlar da devrede:
ALL YOU NEED IS LOVE.... pap pa raraaraa
yaaa anladın mı şimdi?